30 Mart 2011 Çarşamba

Yalnızlaşıyorum...
Sebebi benken
Sadece duruyorum
Konuşuyorum, ama
aslında susuyorum...

24 Mart 2011 Perşembe

Çok sıkıldım, hayatımda olup biten, çevremde dönüp duran, kulağıma çığıran herşeyden sıkıldım.. Belki malum dönemde olmamdan belkide gerçekten sıkıldım işte. Neyseki yeni hobilerim var gün için de bana heyecan yaşatan, dikiş ve fotoğraf!! Sürekli yapacaklarım, yapmakta olduklarım hayali kuruyorum onlara dair. Bundan 1 sene sonra hayalimin adımlarını atmış olmayı umuyorum. Yoksa bu hayat bu koltukta geçmez. Geçer de geçmez. Ben geçiremem.Öyle işte. Bukadar.
Artık sürekli savaş vermekten yoruldum ve ilerleyememekten sıkıldım. Beynim artık kaldıramaz oldu 24 saat içindeki milyonlarca saniyeyi...

16 Mart 2011 Çarşamba

Alo Alooo!!!

Telefonla aram yok napim, sevmiyorum işte, elime o telefonu alıpta konuşmak zor geliyor. Pek tembel biri değilim ama telefon konusunda tembelim galiba. Biryeri arayacağım zaman önce ne söyleyeceğimi,nezaman arayacağımı, nerde konuşacağımı bıdı bıdı gibi birtakım şeyleri halletmeden tuşlayamıyorum rakamları. Çevremdekiler bunu anlayamıyorlar muhakkak, hepsi sağolsun benim gibi olsalardı herhalde tek duyduğum ses kendi iç sesim olurdu.
Kabulleniyorum arama tembeli olduğumu, ama kabullenmek de beni aklamamalı aramama suçum için. Zorlasam diyorum, hiç o bıdı bıdı şeyleri düşünmeden hemen tuşlasam arasam herkesi diyorum, ama bunu derken bile düşünüyorum aslında.
Aşacağım, aha da buraya yazıyorum işte. Zaten konuyu açma sebebim bu, yazılı olarak belgelemek kendime.

15 Mart 2011 Salı

Küçükken çok salak oluyoruz 'birçoğumuz'..diye geçirdim içimden,çizim yaparken salak hallerimi düşündüm genç kız zamanlarımdaki:))

10 Mart 2011 Perşembe

Harbi erkek çocuğu gibiyim bugün yaa,her lavaboya girişimde -ki bugün çok içtim galiba biraz abarttım bu işi- kendime bakmak zorunda kalıyorum aynada,wc küçük olunca ellerime bakmakla geçmiyor zaman,ve bir erkek çocuğuyla göz göze geliyorum. Ofisteki arkadaşlarım kusura bakmayın, göz zevkinizin biraz içine ediyorum bugün. Söz yarın değişicem!!

Kilom küçük bedenime fazla geliyor!!!

Çok soğuk hava, çok çirkinim, ha birde şişkoyum artık. Evet evet artık böyle hisediyorum, üstüne üstlük sabah evden çıkmadan tartılma gibi bir harekette bulundum ki, iyice oturdu içime. 55 kiloyum artık,şaşkın ve kızgın (kendime) ve neyapacağımı bilmiyorum. Gelen gitmiyor ki, yaştan mıdır, bütün gün yiyip içip oturmaktan mıdır, öyle öyle. İşe başlamadan önce bukadar değildim ki,max 52 idim ki o benim için çoktu bile. 3 kilo çok görünmüyor yazınca ama,hepsi tek bir bölgede toplanınca öyle görünmüyor işte. Acil kurtulmalı bu fazlalıklardan, ne yapmalı bilmem ki.Bütün gün ofisteyim, eve varıyorum en erken 8 de. Yorgun ve argın iken spor yapacak hal mi kalıyor ki bende? Yok yok bu hayat böyle geçmez bunu biliyorum zaten,azıcık sabredeyim şu tez bitsin diye ama geri dönüşü olamayacak duruma gelmekten de korkmuyor değilim. Yemekten de vazgeçemiyorum ki,günün tek eğlencesi birşeyler yemek ofisteyken, o da olmazsa tamamen makina gibi çizen bir yaratık haline gelirim. Zaten kısmen o haldeyiz ne diyim. Ben ne okudum da bu hale geldim diyorum kendime, okumasamıydım da diyorum ama tabi pişman değilim. Her şeye rağmen değilim işte, sevgimi içime gömüyorum (mesleğime olan sevgimi yanlış anlaşılmasın) (ha tabi hayata olan sevgimi de içime gömmek zorunda kalıyorum)...
Neyse, açlık çekiyorum şuan, yemeği azaltınca da böyle oluyor işte, açlk hissini de özlemişim hani,acıkmaya fırsat verdim karnıma bugün=) ama dayanamayacağım, bir kase nesfit idare eder beni herhalde (umarım).
Hadi ben yemekteyim...

9 Mart 2011 Çarşamba

Biraz Kar Biraz Ben...

Nihayet kış geldi, giderayak geldi İstanbul'a. Ve tam da günün de geldi benim için, tadını çıkarmak için elimde fırsat var. Ofisteyim, masamdayım, patronun yokluğunu kötüye kullanıyor gibi görünebilirim ancak işimi ihmal etmiyorum tabiki=) herşeyi sıraya koydum, günün sonunda planlarımı yerine getirmiş olarak ayrılacağım ofisten. Ve işte bu planlarımın ilkini şuan gerçekleştiriyorum: elimde kahvem, camın önünde masamda oturmuş pencereden yağan karı izlerken, blog okuyorum=)Bu şartlar altında yapılabilecek en güzel şey bu benim için.
Haftasonunu çok güzel, dolu bir şekilde geçirdikten sonra yine aynı rutin hayata dönmek pek hoş olmuyor. Üstelik sıcak havadan gelipte karla karşılaşmak da olmuyor malesef. H.sonu 2 günlüğüne Adanadaydık eşimle. (eşimle demeye sanırım hala alışamadım=) Tamamen yemek üzerine kurulu bir tatil ilk defa yaptım, ve sonuç:kendimi şişko hisediyorum..Doymak bilmedim, ne yemeklerine ne insanlarına. Ve oradayken tekrar düşündüm, İstanbul dışında yaşamayı. Zaten İstanbul'da yaşıyor gibi değilim, herşeyden uzak, koşturmacanın içinde kaybolup gidiyorum. Bekarlıktaki veya öğrencilikteki gibi hayatın içinde olamıyor insan. Oyüzden hep diyorum ki, başka şehirde yaşamalıyım, trafikten,kalabalıktan,anlamsız yüksek fiyatlardan uzakta. Daha az stresle ama daha fazla vakitle,kendime ve evime ayırdığım. Ve Adana buna çok uygun göründü, tabi mesleğimden feragat etmek koşuluyla. Gözüm öyle dönmüş ki, bunu bile yapabileceğimi düşünüyorum sanırım. Belki mimarlık yapamayabilirim, ama burda sanki mimarlık yapabiliyor muyuz ki?
Kafam dağıldı, yola karşı oturmanın da kötü tarafı, dağılıyorum bazen işte=) Şöyle bi yazdıklarımı baştan okudum da, yağan karşa başlayıp nasıl da adana da yaşama kaydırmışım konuyu. Başlarken sırf yazmaktı amacım zaten, konudan konuya atlamam normal=)

8 Mart 2011 Salı

Saat 11 olmak üzere, yine ancak vakit ayırabilmiş ve bloğuma üç beş bir şeyler eklemişim. Biryandan kapatılan bloglar ve daha nice aydın sitelerin ve 'sırada ne var' sorularının burukluğuyla, yazmak istedim işte. Herzamankinden daha açık ve net beni anlatan kelimelerle kapatmak istedim günü.
Son 1 saate girmek üzereyim ve zaten haftalardır kafamın içinde dönüp duran planları bir devir daha döndürmekle meşgulüm. Karar aldığımı sanarak, kendimi avutma sürecimin sonuna yaklaşıyorum. Ancak, sona doğru ilerlerken asıl vermem gereken karar sürecine doğru yol alıyorum.
Açık olacaktım kendime...
İşten ayrılma kararımı zaten vermiştim. Ama hep uzak birzaman gibi görünen güne artık çokta uzun bir zaman kalmadı. Ve ben ondan sonrasında, (inşallah yüksek lisansı bitirebildiğimde ne yapacağımın kararını henüz verebilmiş değilim. Şuan yaptığım işe başka koşullar altında devam ediyor olabilirdim,ancak...Şartlarım buna elbet zorlayınca izin verse de, ben artık zorlama hayat istemiyorum. Yaşım hala fazla ilerlememişken (birşeyler için geç olcak kadar) daha kolay ve uzun yaşamalıyım geçirdiğim her günü.
Şuanki yazma koşullarım devam etmemi engelliyor.Sonra devam edeceğim...(bu lafı hep eskiden günlük yazarken kullanırdım)

Day of us

Every day is a day with love
and every love is a love with women....

3 Mart 2011 Perşembe

Gün bitmek üzereyken, yazma isteğimi kaybetmeme sebep olanlara inat yazma kararı verdim. Elbetteki kaçınılan kişi ben değilim, benim yazdıklarım değil. Ancak çoğunluğun içinde olarak, insan olmanın özgürlüklerine karşı yıkılmadığımızı göstermek için kelimelerimizi birbiri ardına dizmemiz gerek. Ve bende isteğimi kaybetmek yerine daha da körüklemeliyim. Kendi iç dünyamdan bahsettim bugüne kadar yazdıklarımda, oysaki dış dünyada neler olup bitiyordu o sıralarda da. Mutsuz olmamak uğruna düşüncelerimi uzak tutmaya, örtbas etmeye çalışsam da faydası olamadı hiçbir zaman. Hep bir ümit taşıdım içimde. Belkide ilk kez bu ümidim yok olmaya başladı, içimde kalan o son çocuksu düşünce de yok olmaya başladı. Evet kırılma anı yaşadım. Ve artık dış dünyamla yüzleşmeli ve o dünyanın peşine koşmalıyım dedim kendime. Ama nasıl? İşte bunu da cevaplayabilseydim, asıl ozaman kırılıp kabuğumun dışına çıkmak kolay olurdu.

2 Mart 2011 Çarşamba

Follow my blog with bloglovin

Beynimize erişim engellenebilmişmi?

Nasıl ya nasıl yaa, nerde mi yaşıyoruz demeliyim, hangi zamanda yaşıyoruz mu demeliyim, yada hiçbirşey demeyip sessiz olup, vakti geldiğinde hayata ağzımda bir fermuar, gözümde at gözlüğü, kafamda kocaman bir boşlukla mı veda etmeliyim? Bilemedim değil biliyorum olmalı şuan. Hergün yeni bir yasakla insanlığımızdan, insanı diğer canlılardan ayıran 'düşünebilme' kabiliyetimizden vazgeçirtiliyorken, bu belkide sabır taşmasının kırılma anı oldu.Artık 3 maymunu oynamak mümkün müdür ki? Bir maymun olarak nasıl yaşanırki? Binbir maymunluğun yaşandığı yerde bizlerde maymun oldukta 'düşünemez' hale getirtildik işte.
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste' diyen bunu hangi şartlar altında demiş acaba. Hergün yüzlerce ah alanlar niye hala ah dedirtiyorlar öyleyse??? Kopma noktasına gelinecek elbet, piramitlerin uzerindeki gölge bizim üzerimizde de kendini gösterecek. Yasaklar çiğnenmek, isyan etmek, yasakları yok etmek içindir. Bu küçüklükten kazınmıştır insanoğlunun beynine, ölene dek de bu his vardır zihninde...

1 Mart 2011 Salı

Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum da sen yak...
Konfüçyus