30 Haziran 2011 Perşembe

Hala kafama taş düşmesini bekliyorum…
2 haftada bir,bazen ayda bir tezi görüşmeye geldiğim hocam bile bendeki bu büyük değişimi fark ettiyse, ve beni teselli etmeye çalışıyorsa, beni eski halime döndürmek için terapiler düzenliyorsa.. ben gerçekten artık buna bir dur demeliyim. Hayır, dur diyeceğim şey hocamın terapileri değil tabiî ki de, ama dur demem gerekeni durdurduğum zaman zaten o terapiler de son bulacak. Ve ben hala o kocaman taşı bekliyorum, şu kalın kafama ancak dank eder diyorum.

28 Haziran 2011 Salı

Söylenerek şikayet ederek bir günü daha geride bıraktım. Ama haksız mıyım şikayetlerimde, kullanılmayı kabul edip hayatıma mutlu mesut devam mı etmeliydim? Olmuyor işte, beyin felci geçirmem lazım düşünmemek için.
'Özel sektör, böyke işte' deyip geçenlere çok kızıyorum, onlar yüzünden eziliyoruz biz. Ve ben bu şekilde devam edemiyorum. 3-5 tane insana değer veren yer varsa da onlardan birini bulacağım elbet. O olmazsa her hafta sayısal oynayacağım, para çıksın da kendi işimi açayım diye, o da olmazsa... aramaya devam edeceğim, hayatım bu arayışla geçecek belki.. Enazından bir umut var işte.

24 Haziran 2011 Cuma

Mezun olduğumdan beri ilk kez okulu gerçekten özledim. Baktığım her köşesine ait bir anım var. Tatile girmiş,sessiz,boş ama benim gözümde o öyle kalabalıkki şuan. Tekrar lisans günlerime dönmek istermiydim; evet,busefer evet. O sabahlamaya, uykusuzluğa, bunalıma, strese razıydım. Enazından gerçek dünyadan uzaktım, daha renkli bir hayalin içindeydim. Evet renkliydi hayatım, kurduğum hayallerim, umutlarım. Ben sanatçı bir meslek seçmiştim, mezun olunca sanatın içinde olacaktım. Ama büyük hayalkırıklığı. Sanat mı? Kendi fikirlerini zorla dayattıran, sana düşünme yetkisi vermeyen , ruhsuz, tekrar, birçok kez beton yığınından farksız tasarımlarla gözlerimizi kapatan bir hayatın içinde buldum kendimi. Bırak sanat yapmayı, sanatı izleyecek vakit bile bırakılmıyorki!!! Mimarlığın hayat felsefesi, yaşam şekli olduğunu savunanlara, 'kölelikmi, robot olmakmı sizin hayat felsefeniz' demek istiyorum..
Neyse mesleğime sövmek için başlamadım yazmaya.
Duygulandım, agaçları daha da kapamış bankların üstünü, özlemişim altında oturmayı. Ama busefer tek başımayım,artık... Çok başıma olduğum, olabildiğim,olmayı sevdiğim zamanlarımdı o günler. Şimdiyse çoğunlukla tek başımayım, gittikçe daha da fazla. Uzaklaşıyorum,kopuyorum insanlardan, ama sebebi benim,ve bu sebebe de kızıyorum,yani kendime. Bana en çok okulu özleten sebep de bu zaten, ben kendimi özlüyorum, yaşamayı seven, herşeyi yapmaya cesareti ve isteği olan beni. Bir anda yaşlandım, 1.5 sene geçti o halimden ama ben 10 sene yaşlandım...
Zamanı geri almanın yolu yok mu? Artık istiyorum, eskiye dönüp bu süreci daha da uzatabilmeyi...
Neyse, okulda olmak çok güzeldi,biraz daha tadını çıkaracağım.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Bazen duygularimi kendime ve dış dünyaya kapatabilmek istiyorum. Bir düğme olsa ve ben onu 'off' konumuna getirdiğimde hiçbir şey hisetmesem.
Evet, bukadar duygusal olmaktan hoslanmıyorum. Bir ara aşmıştım bunu, iyi duygulara açık ama kötülere kapalı olmayı başarmıştım. Ama şimdi yine başa döndüm.
En çokta hayatımdan çıkan şeylere duygulanıyorum. Birlikte iş yaptığım insanların bile gitmesine bukadar duygulanırken ben nasıl baş ederim ki bu hayatla? Herzaman gidecekler olacak, ki bundan çok daha yer etmiş insanlar çıkacak hayatımdan, belki isteyerek belki istemeyerek. Ve ben hiçbir şeye hazır değilim. Bir yandan çekip gidebilecek kadar cesaretliyken, biryandan da bırakıp gidenlerden korkuyorum...

21 Haziran 2011 Salı

Gıcık mıyım gıcık oluyorum?

losstime'ın mimine cevap olsun,okurken evet evet diye tik attım maddelerine, bende sıraladım kendi içimde, mimlenince bunları sesli ifade etmek iyi olacak galiba =)

-Sanki dört kulak dinlemek zorundaymışım gibi mırıl mırıl konuşup, duymadığımda tepki gösterenlere

-Herşeyden şikayet edenlere (bende biraz şikayetçiyim ama ciddi konularda, kastım yemekten,müzikten vb. hiçbir şeyden memnun olmayanlar)

-Yanıma oturanın, önümde yürüyenin, otobüs durağında bekleyenin, minibüs şoförünün yanındakileri düşünmeden sigarasını tüttürmesine,

-Ve yine yanımda kulaklıkla bangır bangır müzik dinleyene,

-Otobüste, yazın çöl sıcağında bile bütün camları kapattıranlara,

-Yapmacık canım-cicimli konuşmalara,

-Kadına insan yerine 'eşya'(biraz kibarlaştırdım) muamelesi gösteren erkeklere (bknz. Öyle Bir Geçer Zamanki-Ali Kaptan)

-Amaçsız insanlara (bana noluyosa ama gıcık oluyorum işte,belkide hergün çok yakınımda bir tanesiyle burun burunayım diye batıyordur =)

-Bütün gün gezip tozup,otobüste yer verilmeyince 'gençlerde hiç saygı yok' diye söylenen yaşlı teyzelere,

-Köle gibi, çok emek az parayla çalıştıran patronlara,

-Havadan sahip olanlara (bunda biraz kıskançlık payı da var tabi)

-Öğrenmeye ve eleştiriye hiç gelemeyen insanlara,

-Aldığı şeyi yerine koymayan, döktüğünü toplamayan,pislettiğini temizlemeyen insanlara,

-Konuşurken karşımdakinin tepki vermemesine,ya da tam sözümün ortasında alakasız birşeyden bahsetmesine,kısacası lafımın kesilmesine,(ama gıcık olduğumu kimse bilmez)

-Düzensizliğe,

-Yağmur+rüzgar karışımına,

-Otobüste tanımadığım birinin bana hayat hikayesi anlatmasına,

-Arabada, sıcağın altında ter içinde kalmış halde yürürken, yorgunluktan ölüyorken zorla muhabbet etmek isteyenlere (o anlarda konuşmaktan nefret ederim,asabi olurum biraz),

-Kullandığım bütün bilgisayarların kısa süre sonra aşırı yavaşlamasına,

-Autocad'in çizimin ortasında 'fatal error' verip kapanmasına,

-Trafiğe,

-Otobüslerin vaktinde gelmemesine,

-Sürekli işinden şikayet eden halime =)

-Laf atan, hiç kız görmemiş gibi bakan erkeklere,

-Beklemeye,bekletince de kendime,

çok gıcık oluyorum =)

Epey gıcık olduğum şey varmış. Her gün içimden en az 2-3 kez ''....ya gıcık oluyorum'' diye bir cümle geçer ama daha önce liste yapmamıştım bununla ilgili. Her gün karşılaştıklarımdı bu saydıklarım, ve daha bu gıcık olduğum şeylerin yarısı bile değil, sorunlu muyum acaba? Veya gıcık mıyım acaba =)

14 Haziran 2011 Salı

Gözlerimi kapattım,
ve bir an orada oldum, o insanların yanında.
Mutlu idim, sorgulamıyor idim, berisi vardı ötesi yoktu.
Gençlik...
Umutlarım yüksekti, hayallerim genişti, cesaretim yeterinceydi...
Büyüktü yaşadıklarımız,
Herkesten önemliydi birbirimize anlatacaklarımız.
Sabahları erkenden yola çıkmanın işkence olmadığı zamanlardı o zamanlar.
Bazen iki kişiydik, bazen bir düzine
o toprak yollardan yaklaşırken yavaş adımlarla
ama hızlı geçen zamanla.
Bir an gözlerim o günleri gördü, o anları yaşadı.
Ve açıldığında o toprak yolun sonuna gelmiş,
karşısında o çizgi topluluğuyla karşı karşıyaydı :(

13 Haziran 2011 Pazartesi

Hayat alır,
hayattan beklerken...
Bir yanımız ceylanların sektiği yeşiller,
diğer yanımız korkularımız, mutsuzluklarımızla dalgalanmış bir havuzken...
Nedir ardımızdan bizi itekleyen
de şu dünyanın 10 çirkini içinde 1 güzeli için yaşama güneş düşüren??
Uyuyarak harcanan vakte acıyorum. Günün üçte birinin hareketsiz, duygusuz ve sessiz geçmesi nekadar büyük kayıp. Oysaki hayat okadar uzun değil ki, avuçlarımıza dünyayı sığdıracak kadar.
Uyumadan yaşayabilme vaadi istiyorum, oyum kesinlikle onundur...

10 Haziran 2011 Cuma

Sahip olmak için yaşıyoruz hep, yaşam da çalışmaktan ibaret olduğuna göre; sahip olmak için çalışıyoruz. Ev- araba sahibi olmak için, eşyaya sahip olmak için, mevki sahibi olmak için, saygı sahibi olmak için, şöhret sahibi olmak için, hayalini kurduğumuz hayata sahip olmak için ve o hayata sahip olunca daha fazlasına sahip olmak için. Ama sahip olma derdiyle çabalarken, zamana sahip olma fırsatımızı kaybediyoruz. Zaman gözümüzün önünde geçip giderken, biz o zamanı hisetmeden sahip olacaklarımıza bakıyoruz. Ama neye yarar ki, yaşayamadıktan sonra?

7 Haziran 2011 Salı

Küçük sırlardaki ( evet o gereksiz diziyi bende izliyorum,beni strese sokmayan,germeyen tek dizi olduğu icin) Arzu gibi hisediyorum kendimi bazen,
bazen coğunlukla, bazen bazen.
O sevgilisine kıskançlığından kafayı sıyırırken, ben hayata kıskançlığımdan sıyıracağım.
Öyle hisediyorum bazen,
bazen cogunlukla, bazen herzaman.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Kaybedenler Kulübünden



- Yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir?
– Bazen yanılabilir
– Bazen susar
– Bazen konuşmak ister
– Bazen dinlemek ister
– Bazen yalnız kalmak ister
– Bazen arkadaş ister
– Bazen gitmek ister
– Gider bazen
– Bazen gidemez
– Bazen hiç gidememekten korkar
– Bazıları sonsuz neşeye doğar
– Bazıları sonsuz geceye
– Bazen ölürsün
– Bazen ölemezsin, bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin
– Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan
– Bazen gidersin, sırf dönebilmek için
– Bazen ağlarsın bayağı
– Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı…
- Bazen içiyorsun, bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da bazen sen zaten içmeye gidiyorsun
Kararsızlıkmış mutsuz eden. En kötü karar bile kararsızlıktan daha iyiymiş. Çünkü kötü karar içini bir kez kemirirken, kararsızlık hayat boyu kemirirmiş...

1 Haziran 2011 Çarşamba

Uzun zaman sonra Sezen Aksu ile buluşmak güzel oldu benim için. Son zamanlarda beni ruhumdan etkileyen bir şarkı,favorim,paylaşmak istedim...