2 Kasım 2009 Pazartesi

Bilmeli miyim bu karışımın içinde hangi maddeler olduğunu?

Evet,nerde kalmıştık,aslında belkide daha başlamamıştık demeliyim.
Hayat burada bıraktığım yerde kalmadı,devam etti,şuan oturduğum sandalyeye kadar götürdü beni.Rahat mıyım?Hayır elbette değilim,benim olmayan bir dünyada,benim olmayan dört duvar arasında,benim olmayan bir sandalyenin tepesindeyim.Benim olanlarsa,henüz beklemedeler, yakın zamanı beklemekteler,tıpkı benim de beklediğim gibi,tıpkı benim de istediğim gibi...

Anlamak zor olmalı bu cümleleri,belki benim için de zor olmalı,kalan hayatıma geri döndüğümde hatırlamakta güçlük çekeceğim hayatı anlamak...Ama içindeyim şuan,yaşıyorum şuan,ama his etmiyorum şuan,istemiyorum şuan...

Biryerlerde bir yanlış olmalı,veya herşey doğru olmalı,ama hangisi olmalı,bilemiyorum.

Bekliyorum,doğru olan yakın geleceği,dışındayım şuan,yaşamıyorum şuan ve istiyorum şuan...
Yumdum gözlerimi...
...Yumulu gözkapaklarımın içindesin sevdiceğim
Yumulu gözkapaklarımın içinde şarkılar
Şimdi orada hiçbir şey yok senden önceme ait
Ve sana ait olmayan.
Göçebe hayata yerleşmek istiyorum.
Göçebe kıyafetlerimi giyip,
yerleşik evimde dünü beklemek istiyorum...
BANA 'BİR' GÜN GEREKİYORSA
O YARIN OLMALI;
HAYALİNİ KURMAK İÇİN,
O HAYALİN İÇİNDE YAŞAMAK İÇİN...

1 Kasım 2009 Pazar

Bir an'da,gelip henüz geçmeyenlerden...

Hani isyanım vardı zamana,
yetişemiyordum,yürüyemiyordum onunla
o hep öndeydi,bense geride kalan.
İsyanımdı ya,yine mutluydum da ama
onu takip etmeye,peşinden koşmaya alışıktım ben
onunla yaşıyordum,gerisinde ben
önümde o...
Çünkü hayat devam ediyordu
ve ben o hayatın içindeydim,mutlu...

Ve şimdi...
O hep istediğim şey vardı ya
hani ben kazanacaktım
geride kalan o olacaktı
önde gidense ben...
İşte oldu...
Ama okadar geride kaldı ki,
artık takip edecek kimsem yok
önüm açık
önüm bomboş
Hayat artık geride devam ediyor,
buradaysa sadece boşluk
bana yetiştiği an'a kadar koca bir boşluk,
hem hayatımda,
hem yüreğimde-
özlemle bekleyen...

6 Ocak 2009 Salı

Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.

29 Aralık 2008 Pazartesi

zaman-la eklenen kıvrımlar ve değişim...

Sorgulayan hayat,sorgulayan geçmiş,varolmamış gelecek,ve şimdi..
Şu dakikalarda nedir o kıvrımların arasında dolaşan sivri kulaklı yaratık?O kıvrımlar,o kendinden bezmiş,büzülmüş,girişi çıkışı belirsiz-yakalanamayan kıvrımlara nedir bu hayatı daha kıvrılmış hale getirten?Ritmik,bazen monoton bazen değişime ayak uyduran o çarpıntılara kadar inen şey.Kıvrımlardaki baş dönmesi; o çarpıntılara,bir yükseltip bir alçalan,bir büyüyüp bir küçülen balona hava verirken,birbirini kovalayan iki zaman dilimi de daireler çiziyor.
Değişim hep varolan şey,en büyük gerçek,en tartışmasız olanı..'Değişmez' derken hayat yalan söyler,onu dediği anda bile değişmiştir aslında birşeyler.O zaman dilimi,o zaman diliminin içindeki akrep ve yelkovanın bile birbirleri için duydukları açı değişmiştir.Öyleyse varolduğuna inandığım şeyler neden değişmesin ki?Onlar o kıvrımlar arasında dolaşan,sahip olduğum ama asla dizginleyemediğim şeyler,neden yolunu kaybetmesin ki?Sonu 4 odalı ''hayatlık''a çıkan o yoldan neden geri dönmesinlerki?
Sorgulayan geçmiş,dün yapamadıklarımı,bugün yapamayacaklarımı sorguluyor.Yarın belki de herşey şuanki gibi olmak zorunda olmayacak.
Bir film oynuyor gözlerimin önünde,kısa metraj,aralarda reklamlara rastlıyorum,hani şu öğüt verme bahanesiyle birilerini hayatımıza sokma güdüsü taşıyan türlerden.Kimi zaman aldanıyorum o reklamlara,film devam ettiğinde birsüre etkisi üzerimde oluyor,konsantre olamıyorum.Fakat o heyecanlı sahneler beni kendime getiriyor,sürüklüyor beni.Ve tam 'ya sonra' derken yeni bir reklam daha.Gel-gitler yaşıyorum bu kısa metraj film süresi boyunca.

sevgi üzerine...

Sevgi aynıydı heryerde;denize bakarken,toprağa basarken,hayatının başındaki kahkahaları dinlerken,5 sıcak teni parmaklarının arasında hisederken,ağzına sırayla lokmalar dizilirken,para isterken...
''hayatlık'' a doğru yol alırken,soluk alıp verirken ve yeni soluklar eklenirken,telefon beklerken-telefon ederken,sessizliğin içinde iki kalp atarken...Hep sevgi aynı yerde,kalpte.Bazen küçülür de görülmez bir hale gelir,fark edemezsin,bırakıp gitti dersin,ama o aslında oradadır,olması gerekendir,bir tozdur orada sadece,üflersin gider ve sonra ufak bir rüzgarda geri gelir,ama yine orada ve ''toz'' dur.Bazen de gökyüzü gibidir,alabildiğine büyük,her yanını sarmıştır.Üflesen üfleyemezsin,çekip kolundan götüremezsin,o hep soluduğun havadır.
Sevgi işte...
His aynı his,değişense paylaşmak istediklerimiz o sevgiyle.Kimiyle oyuncağımızı paylaşmak isteriz,kimiyle yemeğimizi,kimiyle sadece birkaç kelimedir o oan için paylaşmak istediğimiz,kimiyle anılarımız,hayallerimiz.Kimiyle doğuştan paylaşmışızdır kalbimizi,son nefesimizde bile hala aynıdır sevgimizin büyüklüğü,kimiyle ise konuşurken-konuşabilirken başlamışızdır paylaşmaya anılarımızı,hayallerimizi,yemeğimizi,belki oyuncağımızı,kelimelerimizi hatta cümlelerimizi,kalbimizi...Tüm hayatımızı...Ve artık sevgi ''aşk'' olmuştur...
Sevgi aynı sevgi...
Kalp aynı kalp...
Değişen tek şey paylaştıklarımız o sevgiyle
Ve sonunda ''aşk'' sevgiyi diğer sevgilerden ayrı kılan.


Akıtırmı yağmur bir fincan su
Akıtırmı ayaklarımın ucuna hayatımı
Bir küçük damlayla büyür hayallerim
Acıdır o içimde biriktirdiklerim
Büyürüm
O da büyür
Akıtır yağmur damlalarını yüzüme
Büyütürüm
Büyütür yağmur...


Susar notalarım,koşmaz ayaklarıma
Susarım
Yağdırırım notalarımı ayaklarımın ucuna
Sallarım beşiğimde,bir avuç suda
Yüzdüremem
Bilmezlerki yüzmesini,
elele verip cümleler kurabilmesini...
Akıtır yağmur damlalarını önüme
Ayaklarım kalkmaz olur yerinden
Notalarım uçamaz olur peşimden
Yaşatamam
Hayallerim damla olup dökülürken...