30 Kasım 2010 Salı

Contemporary İstanbul 2010

Haftasonu,benim için uzun zamandır ihtiyaç duyduğum ve ilaç gibi gelen bu sergiye katıldım. Kesinlikle harika bir sergiydi. Tasarım zaten hayatımın vazgeçilmezi, belki tasarlayan olma yolunda çok çabam olmuyor ama yapılanları büyük bir keyif ve istekle izliyorum.
Yine her sergi sonrası olduğum gibi yine büyük bir 'bende yapabilirim,yapacağım' arzusu uyandı içimde. İçimde istek ve kendime güven geldi. Ve yine kendimi sorgulama...Ben niye yerimde sayıyorum, bende sanatçı kökenli bir mesleğin sahibiyim, elimde belki az belki çok yetenek de var,niye ben yokum onların arasında? Tembellik..tek sebep bu...
Sadece yağlı boya tablolardan ibaret,bilindik teknikler klasikleşmiş sanat görmek çok beni etkilemiyor. O tarz sergilerden de keyif almıyorum. Belki yanlış yapıyorum, ayrım yapmamalıyım ama ben gerçekten birşeyler yaratanı seviyorum. Olmayanı yakalayanı, benim göremediklerimi göreni...Ve bu sergi de bana bunları gösterdi. Neleri kullanarak neler yapabileceğimi gördüm,ufkumu genişletti.İyi de etti..
Uzak kalamayacağımı, ne mimarlıktan ne tasarımdan ne de sanattan, daha iyi anladım. Yapmasamda, yapabileceğim düşüncesi, içimde yarattığı kıpırtı bile harika bir his. Kafamda şimşekler çaktı her birine baktığımda. Bir an evvel kendime boş vakit yaratıp biryerlerden başlama isteği yarattı içimde.
Artık görüyorum ki resim,heykel ve yeni yeni çıkan ismini bilemediğim sanat dalları, artık hiçbirisi eski 'sanat para etmez' sözünü doğrulamıyor. Artık sanat gerçekten para ediyor. Sergide bunu da doğrulamış olduk. Binlerce TL ye onlarca eser satıldı. Ve okadar edermiydi dedirtti bana! Emek tabiki karşılık bulmalı ama karşılığı bukadar fazla olabiliyormu emeğin? Öyleyse biz niye mimar olduk!!Okadar emek verdik,veriyoruz, hani nerede bunun karşılığı? Bir ressam olsam, sene de 1 tane tablo yapsam ve satsam, bütün sene boş gezsem, daha mı iyiydi? Dengesi yok bunun herhalde. Biraz şans, biraz zeka, biraz da çaba....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder