15 Aralık 2011 Perşembe

Tüm petshop hayvanları için...


Sıra sıra dizilmişler, limana demirlemiş sandallar gibi. Yan yana, bir bütünün küçük parçaları, uyum içinde tüme varacak şekilde; aynı bakışlar, aynı duygularla...Bağlanmışlar birbirlerine, doğuştan değil onların aile bağları, yaşamdan. Hayatın içinde kurulmuş onların ölçülemez kan bağları.

Dilleri olsa konuşacaklar bilirim, 'özgürlük var mı' diyecekler, 'dışarıda hayat var mı'...Onların ki mecbur bırakılmış bir bağ, istem dışı, zoraki.

Dilleri yoktu ki söylesinler, kendilerine yer beğensinler. Mahkum edilmişler parmaklıklar arasına. Suçsuz mahkumiyet, güzel olmak, sevilmek onları mahkum eden. Ne acı, bilseydiler  sebep olacağını, onlarda istemez miydi bir örümceğin, bir su aygırının yerinde olmayı?

...İnternette hayvanlar için yapılan caniliklere denk geldiğim, duygu yoğunluğu yaşadığım bir an içimden geçenler....

Eskiden hani kasetçalarlar vardı. İstediğimiz zaman ileri sardırır diğer parçaya geçerdik, bazen de parça okadar hoşumuza giderdi ki geri sardırıp tekrar dinlerdik. Hatta üzerine başka şarkı çekerdik ve bazen öyle hale gelirdi ki şarkının ortasında başka şarkı başlar, birbirine karışırdı.

İşte hayatta öyle olabilseydi keşke, sıkılınca bu günü atlayabilseydik veya en güzel geçen günlerimizi geriye alıp birdaha yaşayabilseydik. Zaman bizim elimizde hayatçalar olsaydı. Kimi zaman başka bir hayatı üzerine yazıp karıştırabilseydik, heyecan yaşayabilseydik. Veya tüm kaseti silip sıfırdan yazmaya başlayabilseydik. Ama ya bant koptuğunda? Kaset birbirine yapıştırılarak tamir edilmeye çalışılırdı, ancak müzik oraya geldiğinde anlık bir kırılmaya uğrardı. Hayatta da kimi zaman kopmuyor mu zaten, evet tamiri çoğu zaman vardır ama eski kalitesinde ilerleyemez işte. Ozaman da o bantı kasetten çıkarır yerine yenisini koyardık...Sürekli sıfırlanırdık, sonsuz zaman...

14 Aralık 2011 Çarşamba

Ben Böyleyim (Athena)

Sabahın sessizligi, icimde iki ses...

Sessizlik huzur mudur? Bazen yalnızlık bazen kaçmaktır. Kalabalıktan kaçmak mıdır? Bazen kafalardan bazen kafasızlıklardan... Hayatın tümüne yayılmadan bir ihtiyaç! Su gibi denilebilir mi, onla boy ölçüşebilir mi bilemem, onsuz da yaşanır elbet. Ama yaşamın nehirinde yok olup gider huzur.
Sessizlik... Bazen içimdeki sessizlik.. İhtiyaç.. Kulaklar uzak olsa da kelimelerden, o iç ses vardır hep. İşte o bir su gibi... Su kadar yüzdesi olmayan ama o yüzdenin icinde bir payı olan hayati ihtiyaç...
Sessiz görünse de dudaklarım, hiç susmadı içimde. Belkide doğduğum gün başladı benimle, ağlamadığım zamanlarda bile konuştu... Susması ihtiyaç desemde, nefes alırken degil nefes tükendiğinde susar beyin...

5 Aralık 2011 Pazartesi

Her sene Aralık ayının bu kadar çabuk gelmesine şaşıyorum. Büyüdükçe hayat daha yavaşlaması gerekmez miydi, tersine ben yavaşladıkça o hızlanır oldu. Anlam veremiyorum...