31 Aralık 2010 Cuma

Aciliyetlerden sıkıldım,hayatı 'acil' yaşarken kaçırdıklarımı, göremediklerimi, görüpte zamansızlıktan ertelediklerimi sonu gelen senede bırakıp, hepsini önümdeki seneye katmak istiyorum, umuyorum, inanıyorum, başaracağım....
Bitmedi....
Geçen senenin getiri-götürü, gelen senenin -eceklerinden bahsetmeden bu sene bitmez....
Gün içinde devam-umarım-

30 Aralık 2010 Perşembe

Tim Burton-Gözleri Çivili Çocuk



Gözleri çivili çocuk
Alüminyum ağacını süsledi
Hayli garipti ağacın hali
Çocuk aslında göremiyordu ki.

Tim Burton'ın yine aynı kitabından bir başka şiir. Kitapta şiirlerini çizimlerle desteklemiş ve bu videodaki karakter de aslında kitaptaki çiziminin animasyona dönüşümü. İlgimi çekti, uyumam gerekli ama Tim Burton videolarına takılmış durumdayım=))

Tim Burton-İstridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü




Evlilik teklifi bir kumsalda oldu

Düğün deniz kıyısında

Dokuz günlük balayı
Geçti Capri Adasında

Akşam yemekleri harikulad
İstridye ve balık güveç,dumanı üstünde
Damar ziyafetin tadını çıkarıyordu ki
Gelin içinden bir dilek diledi

Dileği gerçekleşti-bir bebek dünyaya getirdi.
Ama bu ufaklık bir insan mıydı?
Şey.
belki.

Ellerde ayaklarda on parmak
Kafası çalışıyor,gözleri de sağlam

İşitiyor,hissediyor da
Ama normal mi?
Pek sanmam.
Bu olağandışı doğum,bu hilkat garibesi
Kötü talihlerinin başı,sonu ve özetiydi

Kadın doktora bağırdı:
''Benim çocuğum olamaz bu.
Üzerinde okyanus,yosun,tuzlu su kokusu.''

''Kendinizi şanslı sayın,daha geçen hafta
rastladım üç kulaklıve gagalı bir kıza.
Oğlunuz yarı-istridye diye
beni suçlayamazsınız.
Deniz kenarında bir eve
taşınmaya ne dersiniz?''

Uygun bir isim bulamayınca
Ona Sam dediler sadece,Yda bazen
''Şu garip şey,hani benzeyen midyeye''

Akıllarda aynı soru,kimse cesaret edemiyor sormaya
İstridye Çocuk kabuğundan nezaman çıkacak acaba?

Thompson dördüzleri bir gün onu uzaktan gözlerken
''Midyeee'' diye bağırıp sıvıştılar hemen

Bir bahar öğle sonrası
Dışarıda unutuldu Sam ve yağmura yakalandı
Seaview ve Main'in köşesinde
Oturup izledi yağmur sularının
kanalizasyona akışını

Annesiyse emniyet şeridinde
Durmuş arabayı yumrukluyordu
İçinde büyüyen kederi
Hüsranı
Acıyı
Kontrol edemiyordu

Dedi ki''Gerçekten hayatım,
dalga geçmek değil niyetim
ama bir şey balık gibi kokuyor
ve bu oğlumuz korkarım.
Bunu söylemek istemezdim,ama yapmalıyım biliyorsun
Yataktaki sorunların için oğlumuzu suçluyorsun.''

Merhemler,kremler
Herşeyi kıpkırmıı yapan.
İksirler,losyonlar
Kurşunlu karışımlar
Denemediği şey kalmadı
Ağrılar çekip kanatana kadar kaşındı

Doktor teşhisi koydu
''Emin olamam ama
belkide derdinizin dermanı,onun kaynağında.
İstridye cinsel gücü arttırır derler
Oülunuzu yerseniz,az gelir size saatler!''

Adam parmak uçlarında yaklaştı
Sinsice odaya daldı
Alnında ter
Dilinde yalan vardı
''Evlat burnumu sokmak istemem ama mutlu musun?
Hiç cenneti düşlemiyor musun?
Ölmeyi içinden geçirmiyor musun?''

Sam gözlerini kırptı
Ama ses çıkarmadı
Babası kravatını gevşetip,bıçağını kavradı

Tutup kaldırınca oğlunu
Sam ceketine damladı
Dayayınca ağzını kabuklara
Kayıverdi boğazından aşağı

Çabucak gömdüler Sam'i deniz kıyısına
-bir damla gözyaşı,bir nefes dua-
Eve çoktan dönmüşlerdi sabah olduğunda

Tahta parçalarından bir haç mezarın başında
Kuma yazılmış bir temenni
''Kurtarır İsa''

Ama silindi hatırası
Kıyıya vuran ilg dalgayla.

Evde rahat yataklarında
Öptü karısını ve dedi ona:
''Haydı bir deneyelim.''

''Ama bu kez'' fısıldadı kadın,''bir kız dileyelim.''


Etkisinde kalarak,okumaya devam etmekte olduğum kitaptan bir bölümü paylaşmak istedim. Tim Burton yine herzaman ki gibi yapmış yapacağını,insan olmadığını,bu dünya üzerinde yaşayan ne olduğunu anlayamadığımız bir canlı olduğunu bir kez daha göstermiş bize. Filmlerini büyük bir ilgilyle takip ettiğim, yenilerini sabırsızlıkla beklediğim ve gerçekten yazarlığını-yönetmenliğini takdir ettiğim Burton'ın bu şiir kitabını isminden ve dolayısıyla Tim Burton imzası taşımasından dolayı merak ederek okumaya başladım. Karakterlerin hepsi sıradışı, ama ortak noktaları var, insan gibi düşünmek,insan gibi hissetmek. Nasıl bir canlı olurlarsa olsunlar insani yanları muhakkak var.

Küçük hikayelerden oluşuyor kitap,şiirleri okumaya başlayınca kendimi o dünyanın etkisi altına girmiş gibi hissettim. Ve bu yukarda yazdığım ise ana karakter,kitabın ismini aldığı karakter. En çok bu hikaye beni etkiledi,istridye çocuğun bu şekilde ölümünü beklemiyordum belkide.Hep iyi sonlar bekleriz ya, hele de bu tip çocuksu,şiirsel kitapta insan mutlu son olacağına kendini inandırıyor.Ama bu hikaye öyle bitmedi...

Neyse,ben yatağıma geçip birkaç bölüm daha okuyacağım....

İyi geceler bana,sana,bize...

27 Aralık 2010 Pazartesi

Hasta olup yatasım var,biryere gidemeyecek kadar olasım var. Dinlenmek için elimdeki tek şansın -ki ona şans denir mi- hasta olup yatağa düşmek olması ne acınası, trajikomik bir durum!!! Hayatimda iki kez yatağa düşecek duruma geldim, biri ödemişte proje gezisine, diğeride Kapadokyada workshop gezisine denk geldi. Ama masabaşı oturup kara duvara bakarken denk gelmez iste... Yine bir gezi planı yapıpta kandırsammı kendimi de bi hastalık izni versem kendime??? Amaç işten kaytarmak değil, amaç kendi içimdeki hasta ruhlu ev hanımlığından kaçmak. Başka türlü izin kullanamayacak bedenim, hasta ruh hastalığından kurtulmadıkça.
Enazından bi gripcik olayım, h.sonuna da denk gelse olur, yatsam elimde sümüklü mendillerimle. Ama yok işte, hep ucundan dönüyorum, ki o daha kötü, halsiz halde bütün gün konsantre olma çabası vermek...
Çizmeye devam...
Ne olurdu şu renkli çizgiler yuvarlanıverseler,aralarını dolduruverseler, resme dönüşüverseler? Üçüncü boyuta geçmek istiyorum, ikinci boyutta tıkıldım kaldım...

20 Aralık 2010 Pazartesi

17 Aralık 2010 Cuma

14 Aralık 2010 Salı

Üniversite yıllarındaki gibi...

Dün akşam saat 21.30 sularında,hala ofiste olup ama bundan hiç gocunmadan, yorgunluk bile hisetmeden çalışılabildiği andaki üretimimiz:)
Uykusuzluktan gözlerimizin altı mosmorken hala yapılacak yığınla işin olduğu o üniversite yıllarında keyfini süremedim-k ..Oysaki gerçek hayatın o uykusuz ama canlı hayattan daha sıkıcı olduğunu, o dönemler bitipte yerini kölelik aldığında farkettim. Değerini bilemedim, ama dün akşam kesinlikle çok keyif aldım yaptığım şeyden. Ve ilk kez herkesin çayını alıp tv karşısına geçtiği saatte ben hala ofiste çalışıyor olduğum için söylenmedim içimden, saymadım kaderime:) Bana bir taş oldu kafama düşüpte işte bu dediğim. İşte bu!!! Ben üretmek için varım, ben tasarlamak için varım, ben güzelleştirmek için varım, ben kendim adına tüm bunları yapıp kendi iç huzuruma erişmek için varım...
Yapacağımda, hayat aynı sandalyenin üstünde kapkara geçmeyecek elbette...

7 Aralık 2010 Salı

Let's Never Stop Falling In Love-Pink Martini



When you are near, everything is clear
Earth is a beautiful heaven
Always I hope that we shine like the star
And be forever floating above

I know a falling star can't fall forever
But let's never stop falling in love.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Autocad sıkkınlığının dışa vurduğu an



Masamdaki minik arkadaşlarım da olmasa kendimi kaybedeceğim bu autocadin içinde:)) Onlar benim yoldaşlarım, sıkıldığım ve günün ilerleyen saatlerinde kararan havayla dışarıyı izleyemememin tek eğlencesi:))
Bazen kendilerini klavyenin tepesinde, bazen ojelerimin arasinda, bazende masaya açılan A0 paftalar yüzünden yerde bulsalar da, mecburen benimleler:)
Boşluk....

3 Aralık 2010 Cuma


Carla Bruni "L'amoureuse"


Yeni bir seneye girmemize kisa bir zaman kaldi. Busefer hüzünlü değilim, zaman ne çabuk geçiyor gibi bir yorum yapamayacağım. Çünkü uzun bir sene oldu benim için, hakkını vermeli.
Seneye hiç alakam olmayan, hiç tanımadığım insanlarla hiç tanımadığım biryerde girmiştim... Prag'da.... Sanki üzerinden seneler geçmiş gibi. Dönüşüm için dört gözle beklerken, dönmemle kendimi ne olduğunu bile anlayamadığım bir kosturmacanın içinde buldum. İş aradım, iş degiştirdim, yüksek lisans derslerimi bitirdim, sözlendim, nişanlandım, hatta evlendim:))
Yani oldukça dolu, olması gerektiği kadar uzunlukta, hatta belkide daha da uzun bir seneyi atlattim, sayılır hala bitmedi:))
Yoruldum, kendime yakıştıramadığım şekilde bunaldım... Ama sonucu: kendi evimde kendi yemeğimi yapıyorum, iki kişilik bir hayat yaşıyorum, özlüyorum, eve gitmek için sabırsızlaniyorum....
Yeni sene ne getirecek busefer gerçekten bilmiyorum. Hep olacaklar planlıydı benim için, ne istediğimi veya neyi istemediğimi bildim hep. Ama şimdi bilmiyorum. Nerede çalışıyor olacağım, nerede yaşıyor olacağım, ne iş yapıyor olacagım, tatilim olacak mı, tezimi bitirecek miyim yoksa bırakacak mıyım:S Hepsi muallak benim için.. Ama kesin olan bir şey var, o da evli olmaya devam edecek olmam:))
Ofiste hayallerim muhabbeti yapmak için vakit kısıtlı, bukadar yazmakla yetinmeliyim şimdilik...
Yine güneşli bir gün, tatil havasında takılıyorum güneş tam karşımdan bana gülümserken.... Haydi devam çizmeye :))

1 Aralık 2010 Çarşamba

Tam onu kaybettiğini sandığın, vazgeçtiğin anda alevli tepside önüne sunulabilirmi?
Galiba...
:)))