23 Kasım 2009 Pazartesi

Neden bahsedecektim?

AŞKın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk
Ya tam ortasındasındır,merkezinde,
ya da dışındasındır,hasretinde...

AŞK kitabından alıntı...

Aşk üzerine yazılan söylenen çizilen herşey.Sanki hayatın bundan ibaret olduğuna inanırmış gibi konuşuyor herkes,ama öyleymiş gibi davranmıyor.Bense öyleymiş gibi konuşmayı sevmem ama öyle olduğuna inananlardanım,üzerine yazmayı sevmesemde yazarım,çünkü herşeyin ucu ona çıkıyor.Şuanda bile aslında yazmak istediğim konu başkaydı,nerden aklıma geldi şu 'aşk' kitabındaki satırlar bilmiyorum,ama konumu tamamen başka taraftan çekti çıkardı.Belkide üzerine yazmayı özledim,hep kendi içime döndüğüm için olsa gerek,onu unuttum biran.Oysaki zaten hep varolan hisettiğim birşeyken...

Herneyse,başlamak istediğim konuya geri dönme vakti,vakit...Yine hatırlattı kendini bana,geçmek bilmeyen zaman,gelmesini sabırsızlıkla beklediğim,istediğim zaman...Gün saymak,geriye doğru saymak zamanı hızlandırmıyormuş,sayılı gün çabuk geçer sözü benim için anlamını yitirdi çoktan.Sayılmayan günler,sayılamayan günlerden konuşmak gerek.Uzun gelen,geçecek diye ümit edilen ama birtürlü içinden çıkılamayan günlerden...

Evet hasretle söylenen sözler bunlar,yoksa zamanla alıp veremediğim şey onun geçmemesi değildi,hep hızlı adımlarından şikayetçiydim ben.Ama hasret...Sabır'ı -sız latan hasret,dayanmayı dayanılmaz yapan mesafeler...

Bugün melankolik meltem olarak merhaba dedim güne,ne fark vardı diğer günlerden bilmem,sadece yeni bir gün işte,dönüşe biraz daha yakın bir gün hemde,ama daha sıkıntılı nedense.Neyseki bitmesine 1 saate yakın zaman kaldı,belki yarın daha güzel başlayacak.Hoş,sabahın köründeki ders için uyanmak -ki öncesinde gecenin bilmem kaçında uyuyunca çok zor oluyor- günü nekadar güzel kılabilirse.

Ben sanırım hala başlamak istediğim konuda değilim.Hala kendimdeyim,yazmak istedğimse oradaydı,bende değildi.Herneyse,belkide şuan uygun zaman değilmiş,içimi dökmeliymişim biraz.Döktüm...Bitti...

Amsterdamlı bisikletler...

Sanırım içimdeki benden çıkıp benin içinde oluşanlardan bahsetmeliyim birazda.Gördüklerim ve o an içinde ilgilendiklerimden yada hala ilgi alanıma girmekte devam edenlerden.Bunlardan ilk başlangıcı daha sıcağı sıcağına gördüğüm birşey.
Bisikletler...
Aslında herzaman gördüğüm, bildiğim, basit,çocukluktan,büyüklükten,aitten birşey.Ama onlarla yaşamak,hayatı iki tekerlek üzerinde dolaşmak,ona hayat vermek,hayatları onun üzerinde taşımak...Bunları daha yeni gördüm diye sanırım,yazmak istedim.Hayat defterimde onlara da yer vermeliyim dedim.
Amsterdam da hayat bu bisikletlerin üzerinde geçiyor.Trafik derdi yok,trafik kazası yok,park etme derdi yok,benzin yok,para harcamak yok (belki tekerleği patlarsa,freni bozulursa vs.) Harika birşey bence,yaşamıma orda devam etme isteği uyandıran en önemli etken belkide.Neden bizde de yok dedirten birşey.Okadar güzel ki,insanlar bisikletilerini herşey için kullanıyorlar,çocuklarını taşıyorlar,onları kendilerine özgü süslüyorlar,gencinden yaşlısına kadar herkesin altında bir bisiklet.Yollar özel olarak onlar için düzenlenmiş,trafik ışıkları,yaya geçitleri,herşeyleri düşünülmüş.Peki ya bizde bu olabilirmi?Bu saatten sonra imkansız tabiki,kaldırımı bile olmayan yollarda bisiklet için yol açmak...
Hayatı çok rahat yaşıyorlar şu iki tekerlek sayesinde,gece mini elbisesiyle bardan çıkıp evine giden bayan,gündüz ayağında topuklularıyla işine gidiyor yine aynı bisikletle.
Bizde olmayıpta onlarda olan ve bizde de olmasını istediğim nadir şeylerden biri olsa gerek bu.Bizde olupta onlarda olmayanları ise çok fazla,sadece ulaşım rahatlığı bile dolduramaz bu boşluğu bana göre...