30 Nisan 2012 Pazartesi

Hayatta cok seye sahip olmak degil, az seye ihtiyac duymak onemlidir!!!

19 Nisan 2012 Perşembe


Alıp başımı gidesim var ya hani, bu 3 günlük tatil bu isteğime iyi gelecek diye umuyorum. Zihnim çok yorgun, ben yordum onu, suçluyum...Kendimi nasıl buraya getirdim anlamıyorum, karakterim kabullenmeye müsait değilmiş, değildi bilirdim ama bu kadar katı olduğumu bilmezdim. Değiştim diyorum ama en büyük değişim sandığım aslında hep bende var olan şeydi. Ben kendi mükemmeliyetimdeyim, benim sınırlarım içinde olmalıydı herşey, benim mükemmel anlayışımda olmalıydı her şey..Ama olmuyor, olmuyor ve ben bunu kabullenemiyorum.
Ben bir başıma kalmaya mahkum edilmişim bence, ama kaderi tersine çevirmişim her seferinde, ve yine her seferinde kader kendi kaderini geri istemiş sanki, şimdi de olduğu gibi... Ama direnmek istiyorum, ama direnmiyorum. Yorgunum, yorgunum dedikçe daha da yoruldum, kendimden çok yoruldum, içimdeki isteklere söz geçiremiyorum. Otur oturduğun yerde diyemiyorum... Herkesin bir varoluş sebebi vardır, benimki de bu, oturmak değil keşfetmek hayatı. Ama şuan ikisi de değilim, birini iyi yapmam gerek ama bocalarken ikisinde de kaybediyorum.
Hani kafama düşmesini beklediğim taş vardı ya, onu hala bekliyorum, ama daha az umutla...
Mesafeler iyi gelir diye umuyorum, ama tersine mesafeler arttıkça zaman arayı daha da açabilir, bilemiyorum...

Konsantre olamıyorum hiçbir şeye, kendimi dışarı atasım var, şöyle bi başıma sahile inip boş boş denizi seyredesim var.

16 Nisan 2012 Pazartesi


Birini elinde tutabilme çabası vermek zor, yorucu. Ama birilerinin elinde olması da hayatı zorlaştıran. Hele bir de elindekini kaybetmek... Ama nedense hep kaybedilince anlaşılır zor olan, eline geçirmeye çalışırken de, elindeyken de daha kolay gelir her şey. Her biri doldurur zihnimizi, doluluk oranları birbirine yakın olsa da, zihin hep boş tarafını görür işte...